GÜNCEL
Giriş Tarihi : 20-11-2020 12:06

Avrasya T.D.F Genel Başkanı İsmail Cengiz'den Kasım ayı değerlendirmesi

Avrasya T.D.F Genel Başkanı İsmail Cengiz'den Kasım ayı değerlendirmesi

KIBRIS MESELESİ

 

Türkiye’nin katliama maruz kalan soydaşlarını korumak ve garantörlük haklarını uygulamak üzere Kıbrıs barış harekatını düzenlediği 1974’den günümüze hala çözüm üretilmeyen Kıbrıs’ta son yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, Türkiye ve Kıbrıs Türkü aleyhine görüşleriyle bilinen Mustafa Akıncı’nın kaybetmesi, adada iki devletli çözümü savunan Ersin Tatar’ın ise Cumhurbaşkanı olarak seçilmesi Kıbrıs’ta bütün dengeleri Türkiye ve Kıbrıs Türk halkı adına değiştirmiştir. Ayrıca Vakıf malı olan “Kapalı Maraş”ın açılması ve yerleşime açılacak olması yeni görüşmeler öncesi şüphesiz Türk tarafının elini güçlendirecektir.

Şu bir gerçek ki, Türkleri her fırsatta yok etmeyi hedefleyen Yunanlıların öne sürdüğü “eşit statü” ile alakası olmayan “özel statü”ye dayalı federasyon önerisinin oyalamadan ibaret olduğu unutulmamalıdır. 

Erol Manisalı’nın ifadesiyle Kıbrıs’ta federasyon, “ancak Türkiye-Yunanistan Federasyonu kurulabilirse gerçekleşir”. Gerçekten de “artık Kıbrıs’ta coğrafi esasa dayanan federasyon düşüncesi ölmüştür. T.C. ile KKTC bir araya gelerek artık bir hedef koyma vakti gelmiştir.

Peki bu hedefin parametreleri nelerdir? 

Birincisi, Kıbrıs’ta bağımsız iki devlet vardır. 

İkincisi, her türlü şartlarda Türk askeri KKTC’de bulunmaya devam edecektir.”

Bu şartlar altında Kıbrıs’ta çözüm için artık federatif bir yapının geçerliliğini kaybettiği gerçeğinden yola çıkarak, “Kıbrıs Türk Cumhuriyeti”nin kurulması yönünde adım atılmasının vakti gelmiştir.

KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimlerini eğer Akıncı kazanmış olsaydı, ”Birleşik Kıbrıs Devleti” kurulacaktı. Böylece adanın tümü AB’ne ait olacaktı, yani Türkiye bölgede devre dışı bırakılacaktı. Kıbrıs seçimleri işte bu şer ittifakının oyunlarına darbe vurmuştur.

Ersin Tatar ve ona destek veren milli güçler şer ittifakının bu planını yok etmiş oldu. Şimdi; KTC-“Kıbrıs Türk Cumhuriyeti”nin kuruluşu ilan edilerek asıl darbe vurulmalıdır...

 

KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ TANINMALI

 

KKTC tabirinden “kuzey” kelimesinin çıkarılarak ilan ve tescil edilecek “Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” KTC’nin resmen tanınması için girişimlerde bulunulma vakti gelmiştir.

Türkiye’nin dışında Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanıması gereken ülkeler, şüphesiz Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan bağımsız Türk Cumhuriyetleri olmalıdır. Azerbaycan, Pakistan ve Libya gibi ülkelerin ön ayak olması için girişimde bulunulmalıdır.

 

 

DOĞU AKDENİZ MESELESİ

 

KKTC’nde Ersin Tatar’ın seçimi kazanması, sadece Kıbrıs’ta değil, Doğu Akdeniz’deki siyasi dengeleri Türkiye ve Kıbrıs Türkleri lehine değiştirmiş; Yunanistan ile Kıbrıs Rum Kesimi’nin 2007 yılından beri uygulamaya çalıştıkları bölgeye hakim olma amaçlarını ve Türkiye’yi Doğu Akdeniz’den uzaklaştırmayı hedefleyen “Sevilla haritası” senaryosuna büyük darbe vurmuştur.

Doğu Akdeniz’in en önemli anahtarı Kıbrıs adasıdır. Dolayısıyla KKTC’deki Cumhurbaşkanlığı seçimleri işte bu zorlu süreçte gerçekleştirilmiş ve büyük bir tehlike atlatılmıştır. Ata Atun’un ifadesiyle “Kıbrıs müzakerelerini sürdüren liderlere baskı yapılıp, zoraki bir birleştirme planı kabul ettirilip imzalatılacak; böylece Birleşik Kıbrıs Devleti kurulacak ve bu sözde devlet de AB’ye üye olarak yapılacak. Hemen akabinde Doğu Akdeniz’i olduğu gibi kapsayan, Birleşik Kıbrıs Devleti’ne ait Münhasıran Ekonomik Bölgesi ilan edilip, alelacele BM tarafından tescili sağlanacak; böylelikle bu bölgenin bir kısmı Birleşik Kıbrıs Devleti’ne veya Yunanistan’a ait olmakla birlikte bölgemin tümü aslında Avrupa Birliği’ne ait olacak ve Türkiye de bu bölgeye sokulmayacaktı”...

 

Kuzey Kıbrıs’ta Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin Türk milli çıkarlarına uygun sonuçlanması, Doğu Akdeniz’deki elimizi de güçlendirmiştir. Türkiye, Kıbrıs’ta vakit geçirmeksizin “Türk Deniz Üssü”nü kurmalıdır”. Burada kurulacak deniz üssü, Türk donanmasının Akdeniz’deki etkinliğini artıracaktır. Donanmanın varlığı KTC’ni de güçlendirecek, Kıbrıs’taki dengeleri değiştirecektir.

Hem Doğu Akdeniz hem de Ege Denizi’nde yaşananlar hem de Karadeniz’de doğalgaz kaynaklarının bulunması, Türkiye’nin denizcilik alanında atılım yapmasına işaret etmektedir. “Mavi Vatan”daki menfaatlerimizi korumak ve geleceğe taşımak için “uçak gemisi”, uzaktan kumandalı deniz araçları noktasında adımlar atılmalıdır. Bunun için de Denizcilik Bakanlığı’nın ihdas edilmesi önem arz etmektedir.

 

DAĞLIK KARABAĞ MESELESİ

 

28 yıl önce Rusların askeri desteği ile Ermeniler tarafından işgal edilen Azerbaycan’a ait Dağlık Karabağ Bölgesi’nin %70’e yakın kısmının işgalden kurtarılmış olması ve kalan bölgelerin de yapılan anlaşmaya göre tarihine kadar terk edilecek olması şüphesiz Kasım ayının en önemli hadisesidir. Ancak Hankendi ve Hocalı’ya bir adım kalmışken, Moskova’nın “barışı sağlama kisvesi” altında devreye girerek harekatı sonlandırması şüphesiz hem Ermenistan’ın hem de Moskova’nın lehine olmuştur. Moskova tarafından hazırlanan 13 maddelik anlaşma;

 

Karabağ ile Ermenistan arasında kalıcı koridorların açılmasına ve Rus askerlerinin de barışı koruma kisvesi altında Karabağ’a (Hankendi - Laçin koridoruna) yerleşmesine imkan tanınmıştır.

 

Karabağ sorununu yaratan taraf olan Rusya’nın Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki anlaşmaya üçüncü taraf ülke olarak imza koyması ve Türkiye’nin devre dışı bırakılması çıkarlarımız açısından doğru olmamıştır.

Karabağ’da Hankendi - Laçin koridoru Ruslara devredilirken, Zangazur’u alıp Nahçıvan ile birleşmeden savaşın durdurulması çıkarlarımıza aykırı olmakla birlikte 30 yıl sonra elde edilen bu zafer de unutulmamalıdır.

Eğer Hankendi – Laçin koridorunun açılmasına izin verilecek ise, bunun karşılığında Nahçıvan ile Azerbaycan arasında bir koridorun açılması için ciddi adımlar atılmalıdır.

Daha sonraki aşamada Türk askerinin de Rus askerler gibi gözlemci sıfatıyla görevlendirilecek olması önemli bir adım olmuştur. Şimdi sıra çok geç olmadan Nahçıvan ile Azerbaycan arasında Azerbaycan’a ait koridorun açılmasına gelmiştir.

 

 

İKAMET VE VATANDAŞLIK MESELESİ

 

Göçmen ve mültecilerin sığındığı ülkelerin başında yer alan Türkiye, her zaman mağdur ve mazlumların yanında yer almış ve almaya da devam edecektir. Türkiye’de uzun süredir ikamet eden 25-30 bin civarında Çin, Afganistan ve Irak’tan gelen kardeşlerimiz bulunmakta. Türkiye’de beş yılı aşkın süredir ikamet eden, 2015’den önce Türkiye’ye giriş yapmış olan ve güvenlik soruşturmasında sıkıntısı olmayan bu kardeşlerimizin uzun dönem ikamet almaları ve mesleki eğitim ve ülkemize faydalı özellikleri bakımından şartları uygun olanların da istisnai şekilde Türk vatandaşlığına alınmaları sağlanmalıdır.

 

Uzun dönem ikamet sahibi Türk soylulara otomatik olarak çalışma müsaadesi de verilmelidir. Avrasya Türk Dernekleri Federasyonu en az üç yıldır Türkiye’de ikamet eden Türk soyluların ikamet ve vatandaşlık listelerini hazırlamaya taliptir.

AdminAdmin